26 Aralık 2010 Pazar
25 Aralık 2010 Cumartesi
Bu yazıya ait ekler bulunmaktadır. Ekleri görmek için tıklayınız.
Birgo aracılığı ile erhantigli blogundan gönderilmiştir.
24 Aralık 2010 Cuma
Aranıyoorr...
Bu yazıya ait ekler bulunmaktadır. Ekleri görmek için tıklayınız.
Birgo aracılığı ile erhantigli blogundan gönderilmiştir.
Aşk ömrümün varırnaşka yeşerir bağımrnerir dağımın karırnDoğal güzelliklerinrnaşktır ayvası narırnGönlünde çiçek yoksarnne işe yarar kovanrnnasıl bal yapar arı
Birgo aracılığı ile erhantigli blogundan gönderilmiştir.
21 Aralık 2010 Salı
19 Aralık 2010 Pazar
17 Aralık 2010 Cuma
Kitaplı Sözler ve Fıkralar
Hoca camide vaaz veriyormuş. İçeriye bir adam girmiş. “Hocam, ben eşeğimi kaybettim. Bir soruverin bakalım. Eşeğimi gören var mı?” demiş. Hoca cemaate dönmüş. İçinizde kitap okumayan, sanatla uğraşmayan biri var mı?” diye sormuş. Biri ayağa kalkmış, “Ben varım, ben, demiş. Böyle boş şeylerle vakit geçirmem. Yer, içer, keyfime bakarım.”
Hoca eşeğini kaybeden adama dönmüş, “Boşuna başka yerde arama, demiş. İşte eşeğin burada.”
Adamın biri ölmüş. Öbür dünyada sorgu meleğinin karşısına çıkarmışlar. Sorgu meleği adama, “Sağlığında hiç sevdin sevildin mi?” diye sormuş. “Hayır” demiş adam. “Peki, kitap okudun mu, bilgi öğrenmek için dergi, ansiklopedi karıştırdın mı?” Adam bunlara da hayır deyince melek oradakilere, “Bir kanat getirin” demiş. Adam sevinçle, “Melek mi oluyorum?” diye ellerini çırpmış. “Hayır, demiş melek. Kaz oluyorsun!”
Profesör İ. Hakkı Baltacıoğlu, öğrencilerine Sultanahmet Çeşmesi’nin güzelliğinden söz ediyormuş. Biri ayağa kalkmış,”Efendim, ben o çeşmeyi inceledim ama sizin söylediğiniz güzellikleri göremedim “. Profesör ona kitap okuyup okumadığını, güzelliklere düşkün olup olmadığını sormuş. Hepsine de hayır yanıtını alınca acı acı gülmüş. “Boşuna uğraşmayalım, demiş. Ne ben sana bu çeşmenin güzelliğini anlatabilirim ne de sen anlayabilirsin.”
Severek oku, sevdiğini oku. Doğruluğu, iyiliği, güzelliği ilmek ilmek doku.
Kitap okumayan hapı yutar. Bilgisizlik bataklığına düşer, çırpındıkça daha da batar.
Kitap okursan, olamasan da bir balta sap, doğru yolu araya araya düşmezsin bitap.
Rehberin olsun kitap, yerlerde sürünmeyi bırak, okumuşlar arasında kendine bir yer kap. Tapacak bir şey bulamıyorsan, kitaba tap. Maval okuyacağına kitap oku. O zaman, maval okumakla geçirdiğin zamana yanarsın, o günleri pişmanlıkla anarsın.
Kimi “İnsan düşündüğü kadar insandır” demiş. Kimi “İnsan güldüğü kadar insandır.”
Bilinçsiz, boş boş düşünmek, gülmek neye yarar, öyleyse insan okuduğu kadar insandır.
Erhan TIĞLI
10 Aralık 2010 Cuma
Bu yazıya ait ekler bulunmaktadır. Ekleri görmek için tıklayınız.
Birgo aracılığı ile erhantigli blogundan gönderilmiştir.
Dön desek o eski güzel günlere, hilesiz hurdasız ilişkilere, tertemzi aşklara; döner mi acaba? Yoksa bem Mevlana mıyım, nasıl döneyim mi der...
Birgo aracılığı ile erhantigli blogundan gönderilmiştir.
DOSt Dostun Yarısıdır
7 Aralık 2010 Salı
İşe Yarasın elin
2 Aralık 2010 Perşembe
29 Kasım 2010 Pazartesi
SOYANLAR ve SOYUNANLAR...
SOYANLAR SOYUNANLAR...
Kimi soyunarak para kazanır bu dünyada
Kimi soyarak...
Kimi de soyanlara soyunanlara
Ağzının suyu aka aka bakarak...
****
Soyguncu “Ya paranı ya canını” der tercih hakkı bırakır
Kadın her ikisini de alır, hiçbir şey bırakmaz...
***
Çok akıllı kadındır sosyete Suzan
Peşin paraya soyunur
Taksitle giyinir...
***
Bir hırsız aynı mağazayı üç kere soyunca niye böyle yaptığını sordular.
İçini çekerek şöyle dedi: “Oradan karıma bir elbise getirmiştim. Beğenmedi. Üç kere değiştirmek zorunda kaldım.”
***
Genç ve güzel bir kızla yaşlı bir kadın, doktora gitmişlerdi. Doktor, genç kıza soyunmasını söyledi. Kız, “İyi ama hasta olan ben değilim, teyzem” deyince doktor yaşlı kadına döndü, “Ağzınızı açın ve a deyin” dedi.
***
Kadın doktora gitmişti. Doktor ona paravananın ardına geçip soyunmasını söyledi.
Bir süre sonra da, “Soyundunuz mu?” diye sordu.
Kadın, yakışıklı doktora bakarak fıkırdadı: “Evet doktor bey, ya siz?”
***
Erkek papağanın kafesine çiftleşmesi için bir dişi papağan getirmişlerdi. Sabahleyin bir de baktılar ki, dişi papağanın bütün tüyleri yolunmuş.
“Tüyleri sen mi yoldun?” diye sordular.
“Tabii ya” dedi erkek papağan. “O işi soymadan mı yapacaktım yani?”
***
Şuh yıldızımızın medyada çok çıktığı için çıplak fotosu
Yaptığı işlerden daha fazla biliniyor göğsü bacağı poposu!
***
Anlı şanlı yıldızımız önce mankenliğe soyundu
Sonra sunuculuğa soyundu
Çevirdiği filmlerde soyundu da soyundu...
Soyunmaktan giyinmeye fırsat bulamadı!
***
El üstünde tutuluyor soyunanlar ve soyanlar
Biz değil onlar bu vatanın en iyisi en hası!
Sanatçıların(!)soyunması kadar ses getirmiyor
Köylünün alın teri dökerek yetiştirdiği
Sebzesi armudu üzümü elması...
ERHAN TIĞLI
erhantigli@mynet.com
*******************
26 Kasım 2010 Cuma
Yaz gelince sıcak basar, kişi soyunmak ister...
Birgo aracılığı ile erhantigli blogundan gönderilmiştir.
19 Kasım 2010 Cuma
18 Kasım 2010 Perşembe
17 Kasım 2010 Çarşamba
Gül Gülüşlü çevre
Bu yazıya ait ekler bulunmaktadır. Ekleri görmek için tıklayınız.
Birgo aracılığı ile erhantigli blogundan gönderilmiştir.
Bu yazıya ait ekler bulunmaktadır. Ekleri görmek için tıklayınız.
Birgo aracılığı ile erhantigli blogundan gönderilmiştir.
Kirletilip durulursa böyle acımasızcarngül gülüşlü çevrernhain ellerin kurbanı olursarnhava su toprakrnve de çam bırakılmazsa devire devirernher yer döner revirernhasret kalırız maviye yeşile
Birgo aracılığı ile erhantigli blogundan gönderilmiştir.
UYARI
11 Kasım 2010 Perşembe
AŞKINIZI YEMEYİN
AŞKINIZI YEMEYİN
Bir şiirimde şöyle demiştim:
Koyunu seviyorsun
Kurban ediyorsun
Horozu seviyorsun
Kesip yiyorsun
Kuşu seviyorsun
Kafeste hapsediyorsun
Sakın böyle sevme beni
Aman ne olursun!
Sevgimiz, aşkımız budur bizim. Sevdiklerimizi nazla, kaprisle, kıskançlıkla canlarından bezdiririz, sevdiklerine seveceklerine pişman ederiz. Kara zindanlara atarız bencil tutkularımızla, ah of çektirmekten, bunaltmaktan adeta zevk alırız. Sevgimizle öldürürüz sevdiklerimizi ya da yaşayan ölü haline getiririz. Gelin bu duygumuzu da şöyle şiirleştirelim:
Balığın Kaderi
Seni o kadar severiz ki
Ya akvaryumda hapsederiz
Ya da avlar yeriz!
Kusura bakma
İnsanız biz
Yamyamdır sevgimiz!
Ana baba evladı arasında da görülür bu çeşit bir sevgi(!)...
Oysa sevgi, aşk özveri, erdem ve güzellik demektir. Birbirimizin başını yemek, kafa ütülemek, sadece kendini düşünmek değildir. Hoşgörü ve emektir, ben değil biz demektir.
Gönül bahçesine çiçek dikmektir.
**************************
8 Kasım 2010 Pazartesi
6 Kasım 2010 Cumartesi
Dünya Nasıl Düzelir?
İnsan
Haftanın yorgunluğunu üzerinde taşıyan baba, pazar sabahı gazeteleri önüne almış, akşama kadar oturup dinlenmenin keyfini çıkarmaya hazırlanırken küçük oğlu yanına gelmiş:
- Baba, söz vermiştin, demiş, hani beni pazar sabahı parka götürecektin...
Adam ne diyeceğini şaşırmış. Tam o anda gözüne bir gazetenin verdiği dünya haritası ilişmiş...
Haritayı küçük parçalara ayırıp oğluna uzatmış:
- Bu haritayı birleştirebilirsen seni parka götürürüm, demiş.
İçinden de “Oh çok iyi ettim, coğrafya profesörü bile toplayamaz bunu” diye söylenmiş...
Ancak aradan daha 10 dakika geçmeden çocuk haritayı birleştirip getirmez mi?
Adam gözlerine inanamamış... Nasıl becerdin bunu, diye sorunca çocuk şöyle demiş:
- Bana verdiğin haritanın arkasında insan resmi vardı... İnsanı düzeltince dünya kendiliğinden düzeldi!
- ******
1 Kasım 2010 Pazartesi
Facebook (1) | Not Yaz
MUTLULUK NERDE?
Mutluluk kuş olup uçuyordu
Hemen yakaladım
Kafese koydum
Ama özgür yaşamak istedi
Kaçıp gitti kafesinden
Aradım taradım
Bir türlü bulamadım
Tam umudu kesiyordum ki
Çocuğun gözlerinde gördüm
O yaramazı
Elimi uzatınca uçuverdi
Dudaklarına kondu çocuğun
Güldü çocuk gül oldu
Mutluluk çoğaldı
Evren gül rengine boyandı
25 Ekim 2010 Pazartesi
AYARIM
OKU BENİ YAZ BENİ
21 Ekim 2010 Perşembe
Bu yazıya ait ekler bulunmaktadır. Ekleri görmek için tıklayınız.
Birgo aracılığı ile erhantigli blogundan gönderilmiştir.
15 Ekim 2010 Cuma
6 Ekim 2010 Çarşamba
KERESTE(Taşlama)
KERESTE...
15 Eylül 2010 Çarşamba
ISLAK RAYLAR
Bu öykü bana şu fıkrayı anımsattı:
Cimri bir İskoçyalının babası ölüyor. Oğlu, köyüne gömülmesini vasiyet eden babasının cesedini trenle götürmeye karar veriyor ama ölü için istenen para dirilerden çoktur. O da babasını giydirip diriymiş gibi kompartımana oturtuyor. İçerde kimse yoktur. Oğul sıkılıp dolaşmaya çıkıyor. Aksilik bu ya, ara istasyonlardan birinden trene bir yolcu biniyor ve babanın karşısına oturuyor, selam verip kendisiyle konuşmak istiyor ama baba susmakta, gözlerini ona dikip durmaktadır. Yocu siz beni adam yerine koymuyor musunuz diye adama şöyle bir vurur ve ony yere yuvarlar. Hareketsiz olduğunu görünce de katil oldum diye çırpınır, ne yapacağını şaşırır. Tam o sırada tren tünele girmiştir. Adam onu aldığı gibi pencereden dışarı atar, bir şey olmamış gibi oturur. Oğul gelip babasını sorunca da gayet sakin, "O yaşlı adam geçen istasyonda trenden indi" der.
İş işten geçtikten sonra, neye yarar ah ile vah
Böyle hayırlı evlat vermesin Allah!
21 Ağustos 2010 Cumartesi
AŞK...
Aşk bir çocuk gibi doğmalı içimizde, bizi sevince boğmalı, gitgide büyümeli, serpilmeli, çiçeklenmeli.
Oysa tersi oluyor çağımızda. Büyük bir aşk(!) zamanla küçülüp kayıplara karışıveriyor, yerini nefret alıyor...
Eskiden giysilerimizi onarır, yeniden giyerdik. Şimdi böyle şeylerle uğraşmıyor, hemen bir yensini alıyoruz. Sökük ve yırtıklarla zamanımızı öldürmüyoruz! Tüketim toplumu bize eski at, yenisini al diyor...
Aşk da onarılmıyor artık. Eskiyince kadırıp atıyor, yeni aşklara yelken açıyoruz...
Aşk yaşamalı, yaşatmalı ama öldürüyor, öldürtüyor! Kişiler sevdiğini öldürmese bile kıskançlık ve ihanetlerle onu ölmekten beter ediyor...
Geçenlerde şu şarkıyla dansettiklerini gördüm:
Damarımda kanımsın
sevgilimsin canımsın(Ne güzel)
Başkasını seversen
bil ki yaşatmam seni!(Haydaa...Oldu mu ya?)
Kimi aşık da sevgilisinin kollarında ölmek istiyor, geride kalanın halini düşünmüyor:
Bahriyeli güzelsin
niçin beni üzersin
öldürürsen sen öldür
sevabıma girersin...
****
Çarşamba yollarında
Kelepçe kollarımda
Allah canımı alsın
o yarin kollarında
Böyle diyor bir türkü, Allah beni yaşatsın o yarin kollarında, demeliydi...
15 Ağustos 2010 Pazar
Eski şarkıya Yeni Söz
Nolaydı yar nolaydı
yar bade dolduraydı
şu garip gönlüm için
kanun icat olaydı
...
Gerisini getiremedim. Siz biliyorsanız lutfen bana yazıverin.
Ben şu sözleri ekledim kendi kendime:
Yarim haber vereydi
meltem olup eseydi
gönlündeki güllerden
bir demet göndereydi
***
Yar yanıma geleydi
yüzümü güldüreydi
içimdeki yangını
gülüyle söndüreydi
Ne dersiniz, güzel olmuş mu? Bu dizelerim ayrı bir şarkıya söz de olabilir. Tanıdığınız besteciler varsa iletiverin em mi?
27 Haziran 2010 Pazar
Sahte Dostlara
yaşarken ağlatırsınız güldürmezsiniz
yerlerde sürünsem aldırmazsınız
sevginiz saygınız lafta kalır
kör bencilliğinizi kaldıramazsınız
Ölürsem ağlamayın
Kandıramazsınız!
19 Mayıs 2010 Çarşamba
İNTERNET AŞKI...
3 Mayıs 2010 Pazartesi
Nisan Mayıs Ayları-Gevşer Gönül Yayları
NİSAN MAYIS AYLARI
GEVŞER GÖNÜL YAYLARI
Nisan mayıs ayları: Doludizgin koşar doğaya mutluluğun doru tayları
Nisan mayıs ayları: Coşar ırmaklar, taşar duygular, çiçeklerin kokuları
Kendilerinden geçirir bayanları bayları
Nisan mayıs ayları: Unutulur mu hiç balkonda sevgiliyle içilen
Akşam çayları
Nisan mayıs ayları: Aman bozulmasın, dikkat! Mutluluk treninin rayları
Nisan mayıs ayları: Erdemli kişilerin niye hep dert, çile oluyor payları
Nisan mayıs ayları: Ateş bacayı sarar, daha da çoğalır gönül olayları
Nisan mayıs ayları: İki gönlün bir olduğu kulübeyi şenlendirir
Harabeye çevirir aşksız meşksiz sarayları
Nisan mayıs ayları: Sıcaklığı uyuşturur kafaları, zorlaştırır kolaylıkları
Nisan mayıs ayları: Zevk meclisine kadeh eder doğada gezip dolaşanları
ERHAN Tığlı
*******************
19 Nisan 2010 Pazartesi
Turist Tavuk mu Kaz mı?
TURİST TAVUK MU KAZ MI?
Turist altın yumurta yumurtlayan tavukmuş ama biz sanırız onu kaz, yolmak isteriz biraz. Dinlemeyiz ne itiraz ne ikaz, atarız kazıkları. Kazıklarımız buradan oraya yol olur, yollarımızda trafik canavarı bol olur. Acılı kebaplarımızla karnını, acıklı şarkılarla kafasını şişiririz; halis tereyağlı(!) yemekler pişiririz, zorla yediririz. Üstüne de sunarız ekşimiş ayran, kurtlu kiraz. Çalar teneke orkestra, söyler kurbağa solist; deriz buna caz!
Çok severiz biz turistleri, bağrımıza basmak isteriz karısını kızını. Turizm gönüllüsü delikanlı alamaz hızını, biriyle dans ederken öbürünün avuçlar kalçasını. Plajda da yalnız bırakmaz, iyice yanına sokulur, onu kem gözlerden korur! Bu ekstra hizmetlerden asla para almaz, turist memnun oluncaya dek onu başka bir yere salmaz.
Tam turist mevsiminde belediye aşka gelir; yollar kazılır, turistik faaliyetlerle gözler boyanır. Tam sekiz ay yatılır, yumurta kapıya gelince ancak o zaman uyanılır...
Sen istediğin kadar bağır, istediğin kadar yaz; bizde böyledir turizm.
Ne söylesek boş; turizm mevsimi başladı, koş vatandaş koş! Atılan nutuklarla sen de coş, turistlerin gönüllerini ediver hoş. İlginle, sevginle olsunlar sarhoş...
Turist tavuk değil kaz. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az!
ERHAN TIĞLI
erhantigli@mynet.com
*******************
7 Nisan 2010 Çarşamba
6 Nisan 2010 Salı
20 Mart 2010 Cumartesi
19 Mart 2010 Cuma
12 Mart 2010 Cuma
OTURUP KALKANLAR
OTURUP KALKANLAR
Şarkıcılarımız pop oturup pop kalkıyor
Polislerimiz cop oturup cop kalkıyor
Politikacılarımız oy oturup oy kalkıyor
Futbolcularımız top oturup top kalkıyor
Yoksullarımız aç oturup aç kalkıyor
Vatandaşlarımız hop oturup hop kalkıyor!
***
İnsaf merhamet gemisi sefere çıkıyor
Belki bir daha gelmez geriye
Çabuk yetişin, hemen kalkıyor!
Erhan Tığlı
10 Mart 2010 Çarşamba
3 Mart 2010 Çarşamba
21 Şubat 2010 Pazar
18 Şubat 2010 Perşembe
ŞİİRLEŞTİRELİM DÜNYAYI
11 Şubat 2010 Perşembe
10 Şubat 2010 Çarşamba
SEVGİlilerin GÜNÜ....
SEVGİLİLERİN GÜNÜ VAR MIDIR?
Her yıl sevgililer günü kutlanır, “Senede bir gün” şarkısı çalınır, hediyeler alınarak, yapmacık pozlar takınılarak gün kutlanır. Ertesi gün de eski hamam eski tas olur. Şu gerçek ne yazık ki atlanır: Sevgi her gün gösterilen ilgi ve özveriyle ikiye katlanır; bencillikten sıyrılınca karlı dağları aşar, doludizgin koşan bir ata dönüşür, kanatlanır.
Sevgililerin günü yoktur; gecesi vardır. Gündüzün çiğ ışığında çekinmeden dolaşamaz aşk ortalıkta uzun uzadıya, duramaz gözlerde, gönüllerde, konamaz arısı, kelebeği dudaklara, yatamaz çiçeklerin koynunda sereserpe. Çünkü sığlık vardır gündüzün aydınlığında. İnsan sevgilisiyle baş başa kalamaz tam anlamıyla, kendisini ona veremez bütünüyle. Sevgilisiyle bütünleşemez. Başkalarının gözü, kulağı, ilgisi, sevgisi, nefreti girer araya. İnsan, hayvan sesleri, gürültüler, türlü çeşitli görüntüler, hava kirliliği, yerli yersiz konuşmalar su katar pişmiş aşa, diken olup batar, ilişkiyi sakatlar. Duygular iyice ortaya serilemez, gönül kapısından tümüyle girilemez. Gönül alışverişi edilemez.
Gece el ayak çekilir. Ayla, yıldızlarla desteklenen bakışlar değişir, sevenler sevilenler daha çok romantikleşir. Loş ışıkta daha güzel görünür sevgili. Birlikte dinlenen şarkılar, söylenen şiirler daha çok etkiler âşıkları. Eller, gözler kenetlenir, vücutlar birbirine kilitlenir; ilişki kem gözlerden saklanır, gönül gönüle odaklanır, duygular allanır pullanır, atılan tohumlar yeşerir, filizlenir, dallanıp budaklanır, ırmaklar coşar, denizler dalgalanır...
Şairin dediği gibi; “Her yer karanlık” olsa bile “pür nur” dur o mevki. Vücut vadisinde tüm engelleri aşar gönülden taşan sevgi, gözüne görünmez bu yolun taşı dikeni...
İşte bunun içindir ki, sevgililerin günü yoktur; olsa bile sanaldır, yüce değil banaldir, sahtedir, yalandır. Sevgililerin gece olur düğünü, ancak o zaman çözülür aşkın bilmecesi, düğümü. Bu düğümü, bilmeceyi çözene, o güzellik ülkesinde gezene, ayrık otlarını söküp karanfil, gül dikene ne mutlu!
***Erhan Tığlı***
3 Şubat 2010 Çarşamba
UÇUN KUŞLAR UÇUN
2 Şubat 2010 Salı
Resimli Şiirler- Şiirli Resimler
1 Şubat 2010 Pazartesi
28 Ocak 2010 Perşembe
Kanamalı Bir Toplum İçin Kan Aranıyor
KANAMALI BİR TOPLUM İÇİN KAN ARANIYOR...
Gazetelerden kan sızıyor
Ekranlar kanlı
Kan gövdeyi götürüyor
Yollar kan gölü yollar kan revan
Kan denizi dinlemiyor aman
Kanlı gözyaşları döküyoruz çaresizliğimize
Kan oturmuş gözlerimize...
Nereye saklayacağımızı bilemiyoruz kanlı ellerimizi
Dinmiyor hiç umduğumuz dağlara yağan kar
Bitmiyor sağımızdaki solumuzdaki uçurumlar
Çenemize kadar kana battık
Her taraf kan içinde ama
Bulunamıyor bir türlü toplumu sağlığa kavuşturacak kan...
KAN vermek isteyenlerin insaniyet namına
ERDEM hastanesine başvurmaları rica olunur.
Erhan TIĞLI
**********