Popüler Yayınlar

13 Ekim 2011 Perşembe

Tren Gelir Hoş gelir(Fıkralar)

TREN GELİR HOŞ GELİR...

Trenin hayatımızda büyük bir yeri vardır. Adı şarkılarda, türkülerde bile geçmektedir. Tren gelir, hoş gelir, odaları boş gelir/Duydum yâr bize gelir, safa gelir, hoş gelir”di eskiden. Kara tren gelmez m’ola/Düdüğünü çalmaz mola/Gurbet ele yâr yolladım/ mektubunu yazmaz m’ola?” denilirdi. “Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan” diye marşlar söylenilir, demir rayların yurdu kaplamasıyla övünülürdü. Oysa şimdi karayolları sarıyor her yeri ve de trafik canavarları kol geziyor, kazalar oluyor, övünmenin yerini dövünmek aldı...
Neyse, içinizi karartmayalım ve tren fıkralarıyla içinize bir avuç su serpelim, trenlerin günümüz koşullarına uygun olarak yeniden gündeme getirilmesini dileyelim.
TREN NASIL ÖTER?
Cumhuriyet Halk Partisiyle Demokrat Partisinin en çekişmeli bir zamanıydı. Bir köy kahvesinde yaşlı bir köylü bana “Tren nasıl öter?” diye sordu. Bir yanıt veremedim. “Ben söyleyivereyim öyleyse” deyip trenin sesini taklit ederek şöyle dedi: “Halk demokrat! Halk demokrat... Ne buuu?”
Yani halk demokrat çekişmesinden tren bile bıkmış, “Ne bu?” diye soruyor...
İMDAT FRENİ
Trene ilk kez binen Sarı Çizmeli Mehmet Ağa imdat freninin ne olduğunu sormuş yol arkadaşına. O da, “Güç aletidir. Onu çekebilene ödül veriyorlar” diye şaka etmiş. Bizimki bu şakayı ciddiye alarak imdat frenine tüm gücüyle asılmış ve tren büyük bir sarsıntıyla durmuş. Yetkililer, “kim yaptı bunu?” diye soruşturmaya başlamışlar. Mehmet Ağa gururla oraya çıkmış, “Ben yaptım ben!” diye bağırmış, “Hem de tek kolumla...”
BU KAÇINCI?
Gene trene ilk kez binen bir köylü üçüncü mevki biletiyle gitmiş, birinci mevkiye oturmuş. Biletçi onu azarlayarak kovmuş. Bizimki bu kez ikinci mevkiye kurulmuş. Oradan da kovulunca oturacak yer aramaya başlamış. Yolu yataklı vagona düşmüş. Bir kapıyı açıp “Hemşerim, bu kaçıncı?” diye sormuş. İçerde yeni evli bir çift varmış, sarılıp yatıyorlarmış... Ne dediklerini duyamadım. Siz duydunuzsa haber verin!
KATİL
Cimri biri bileti üçüncü olduğu halde gitmiş birinci mevkiye oturmuş. Biletçi onu oradan kaldırmak istemiş ama bizimki gitmemekte direnmiş. Yolcunun yanında da kocaman bir bavul varmış. Biletçi kızmış, “Hem yerine geçmiyorsun hem de kocaman bavulunla gelip geçenlere engel oluyorsun” diye çıkışmış ve bavulu aldığı gibi pencereden dışarı atmış.
Köylü öfkeyle biletçinin yakasına yapışmış, “Katil! Oğlumu öldürdün” diye bağırmış.
ÜLSER
Bu da benim başımdan geçti. Öğrenciliğimde ucuz ve güvenli olduğu için uzun bir yolculuk yapacağım zaman trene binerdim. Gene bir gün trende giderken yol arkadaşlarım yumurtalı soğanlı yemek yemeye başladılar ve beni de sofralarına davet ettiler. Teşekkür ettim ama ısrar ettiler. Yediklerinin bana dokunduğun belirtmek için, “Ülserim var” dedim.
İçlerinden biri omzumu okşadı:
“Hele sen bunları ye, seninkini de sonra yeriz” dedi.

5 Ekim 2011 Çarşamba

Ağlatmamalı AŞK

AĞLATMAMALI AŞK

Ağlatmamalı aşk
Güldürmeli yüzümüzü
Gül bahçesine çevirmeli
Özümüzü...
Dağıtmalı kara bulutlarımızı
Yeşertmeli gönlümüzü
Öyle bir yerleşmeli ki benliğimize
Sevinç ve neşe
Üzüntü, acı girememeli içeriye
Dolup taşmalıyız güzelliklerle
Ondan ayırmamalıyız yönümüzü
Başımızda esen sevda yeli
Şiire döndürmeli öykümüzü
Erhan Tığlı
******************

29 Eylül 2011 Perşembe

CENNETİM CEHENNEMİM

Sen yanımdayken
her yanım cennet
sen gidince
kopar kıyamet
Sevdanın kılda ince
kılıçtan keskince
Sırat Köprüsünde
başı döner duygularımın
tutunacak dal bırakmaz
ayrılığının cehennemi
Şiirle kurtulurum
yalnızlığın yaktığı ateşten
Yıldız yağar gönlüme