18 Aralık 2017 Pazartesi
imeceMİZAH: Dil Komedisi
imeceMİZAH: Dil Komedisi: DEDİM DEDİ Dedim: Merhaba, günaydın! Dedi: Hello, hay! Dedim: Vay! Yabancı dilin yıldızlı on, pek iyi! Dedi: Nereden anladın? Dedim: Se...
16 Aralık 2017 Cumartesi
Yoldaki TAŞ
YOLDAKİ TAŞ…
Kral güzel
bir yol yaptırmış, tam ortasına da kocaman bir taş koydurmuştu. Gelip geçenler
taşın etrafında dolaşarak yollarına devam ediyorlar, bu duruma hiç ses
çıkarmıyorlardı…
Günlerden
bir gün, bir sanatçının yolu oraya düştü. Taşın bu yola yakışmadığını,
yolculara zorluk çıkardığını düşünerek taşı binbir güçlükle kenara çekti. Gidiyorken taşın bulunduğu eski yerde bir
kese altın ve bir not gözüne çarptı. Notta şunlar yazılıydı:
“Taşı
kaldırıp insanların buradan rahat geçmelerini sağlayan kişi, bu altınlar
senindir.”
İşte
sanatçılar, şair ve yazarlar buradan da anlaşılacağı gibi, kendilerini değil,
toplumu düşünürler; güzelliklerin önündeki engelleri kaldırarak bizi mutlu
etmek için çalışırlar.
ERHAN TIĞLI
11 Aralık 2017 Pazartesi
ŞİİRLEŞTİRELİM DÜNYAYI
ŞİİRLEŞTİRİN DÜNYAYI
Aydınlığı vurdular bu gece
Bulutlar kana boyandı
Karardı doğanın yüzü
Karanlık kapıya dayandı
Ama sönmedi umut
Gökteki ayla yıldız
Evlerde elektrikler u-yandı
****
Hadi sen de uyan gönlüm
Doğruluk iyilik güzellik
Ateşiyle yan
Şiirleşsin dünyan
Erhan Tığlı
*********
Aydınlığı vurdular bu gece
Bulutlar kana boyandı
Karardı doğanın yüzü
Karanlık kapıya dayandı
Ama sönmedi umut
Gökteki ayla yıldız
Evlerde elektrikler u-yandı
****
Hadi sen de uyan gönlüm
Doğruluk iyilik güzellik
Ateşiyle yan
Şiirleşsin dünyan
Erhan Tığlı
*********
SOR...
„Hancıdan Yolcuya“
Odun, kömür yoktur tütmez ocağım
Kış gelip çattı ben ne yapacağım
Size hep dertlerimi anlatacağım
Otur başucuma sor yavaş yavaş
Personel kanunu çıktı binbir kalıpta
Rahat edecektik güya farkı alıp da
Hep aynı bozuk plağı bize çalıp da
Yeni kanunlar yürürlüğe kor yavaş yavaş
Kimi alır sekiz bin, kimi sekiz yüz
Kimine hep bahar, kimine hep güz
Kimi paşa gibidir, kimi de öksüz
Haksızlık insana kor yavaş yavaş
Yumurta bulunmuyor tavuklar hasta
Kimi ekmek bulamaz, kimi yer pasta
Kimi güler oynar, kimi de yasta
Şu milletin halini gör yavaş yavaş
Son ümidim de bir kolon toto
Resmimi çeksin Hürriyet foto
Zenginin altında son model oto
Bizde de tabanvay sür yavaş yavaş
Garibim Türkiye’m sanki yabancı
Dokunma mebus bey ruhumda sancı
Herşey talan olmuş hastadır hancı
Acılar millete kor yavaş yavaş
Çoğumuz kaçtık gavur iline
Bakıcı olduk köpeğine, filine
Acıyan yok gariplerin haline
Alamanya’dan davul çal yavaş yavaş
Bende bir talih var yarısı yırtık
İnan bana benzer Hürriyet’teki pırtık
Bütün eşyalarım ellerden artık
Sen de bana bir pantolon sal yavaş yavaş
Kıvranır durur vatandaş Ahmet
Her gün çekerim binlerce zahmet
Fakiri düşünenin ceddine rahmet
Bize de bir televizyon sal yavaş yavaş
Tereyağla balı rüyada yerim
Umudum tükendi, kalmadı ferim
Her şey gelir geçer, ulu mevla kerim
Sabır deryasına dal yavaş yavaş
A.Ş.K diler ki bütün işler düzelsin
Sıkıntılar gitsin bolluklar gelsin
Baktık ki demokraside en güzelisin
Gitme başımızda kal yavaş yavaş
Malatyalı A.Ş.K
NOT: (Şiir, 30 yıl kadar önce yazılmış ama ne kadar güncel kalmış.
Nimet Köse)
Bu yazının görüntülenme sayısı :14Bu yazıyı paylaş
inShare.1 ← AMERİKALIBUGÜNDEN ÖLÜR YARIN →2 responses to SOR YAVAŞ YAVAŞ
hakan yel said on 27 Nisan 2012 demek ki biz hala adam olamamışız sözüm MECLİSTEN içeri
erhantigli said on 28 Nisan 2012 Yorumunuz kontrol için beklemededir.
Bu şiiri çok beğendim. Facebooktaki Ak Baba mizah sayfama alacağım. Gül Dikenler grubuma eklerseniz sevinirim. Dost selamlar.
Yorum yaz Cevabı iptal et
Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz:
Yazar HakkındaNimet Köse
HAYATI
NİMET KÖSE
Malatya’da doğdum. 1974 yılından beri ilkokul öğretmeni olarak Türkiye`de ve daha sonra Almanya`da hayatımı sürdürdüm.
Amatörce ve aşkla bağlandığım bir ruhla, 200“yakın hazırladığım şarkı sözlerim ve müziğim var.
Bir kısmını demo olarak hazırlatmaya çalışıyorum. KADIN özgürlüğü, BARIŞ ve SEVGİ konularını severek işliyorum. Youtube’da, söz ve müziği bana ait 1- ATAM, 2- DÜNYA KADINLARI, 3- EFENDİ, 4- DOLAR, 5-(İnadına) HAYAT ÖZGÜR BİR SEVDA adlı şarkılarım çalınmaktadır.
Senaryo ve tiyatro oyunları yazmada denemelerim, tişörtler için yazılarım, takvim ve kartpostal projelerim, kitap dosyalarım gibi birçok çeşitli alanlarda ürettiğim çalışmalarım hayata geçmek üzere sırada bekliyorlar.
İlk kitabim :100 Yasamda 200.
İkinci Kitabım : Şiir Sandığım Çeyizlerim,Çeyiz Sandığım Şiirlerim
Şiir kitabımdan seçmeleri Sayın Yavuz Kürkçü ŞİİR DİNLETİSİ olarak şiir severlere sunmaktadır. Yıne amatör bir yapıda stüdyoda CD olarak hazırladı.
3.kitabım "YAŞAMIN AHENGİ" 194 fotoğraf ve onlara Türkçe/Almanca yorumlarımdan oluşuyor. Doğaya ve yaşama duyarlılığı amaçladığım kitabıma için yayınevi araştırmasındayım. Kitabın kaderini ve serüvenini bildiğimden araştırmalarımı hala her iki ülkede sürdürüyorum. Daha sonra bir şiir ve bir de yorumlardan oluşan kitap dosyalarımı yayıma hazırlamaya çalışacağım.
Sanatsal uğraşılarla hayatımı yaşanır ve anlamlı kılmaya çalışmak, bana hep büyük bir heyecan ve sevinç verdi.
Kısaca özelliklerim: Dostsever,dürüstsever,doğasever,danssever,
özgürlüksever, hayatsever, kitapsever, müziksever üretmeyisever…
Nimet Köse isimli yazarın tüm yazılarını oku
Online ÜyelerKullanıcı Çevrimiçi
Users: erhantigli, Ziyaretçi, Arama motoruSon Yazılar■GÜYA BEN YAŞIYORUM
■BUGÜNDEN ÖLÜR YARIN
■SOR YAVAŞ YAVAŞ
■AMERİKALI
■YASAKLANAN YAŞAM SEVİNCİ
■HÜRRİYET BEKLİYOR HALKIM
■uyarı
■OKYANUS
■Turp Gibiyiz Maşallah!
■İNTİKAM HIRSINI DİNİ KULLANARAK SİYASETE KARIŞTIRMAK…
Son YorumlarTurp Gibiyiz Maşallah! için erhantigli
MERHABA için ZUMRUT MIMOZA
OKYANUS için hakan yel
SOR YAVAŞ YAVAŞ için hakan yel
HÜRRİYET BEKLİYOR HALKIM için hakan yel
MERHABA için Hafize Hanayli
OKYANUS için Zuhal Eraslan
Turp Gibiyiz Maşallah! için Hafize Hanayli
OKYANUS için Hafize Hanayli
AYRILIK KADAR ZORDU SENİ ÖZLEMEK için Emine Pisiren
Kategoriler Kategori Seçin Ahlak Sosyolojisi (30) Aile Sosyolojisi (24) Akgün Akgün (41) Alıntı Eserler (347) Anekdotlar (34) Anı Romanı (46) Anı Yazılarınız (424) Antropoloji (7) Antroponomi (1) Aşk Şiirleri (495) Asya Tarihi (6) Atasözleri ve Deyimler (29) Atatürk Köşesi (237) Avrupa Tarihi (5) Beyin Fırtınası ve Testler (8) Bilimsel Araştırma Yazılarınız (217) Bitki Bilim (10) Biyografiler (60) Biyoloji (4) Çocuk Edebiyatı (56) Çocuk Hikayeleri (7) Çocuk Masalları (13) Coğrafya (3) Deneme (723) Deneysel Şiir (48) Didaktik Şiir (104) Dışavurumcu Roman (1) Divan Edebiyatı (21) Dramatik Şiir (70) Dünya Edebiyatı (41) Dünya Mizahı (3) Dünya Şair ve Yazarlarından Örnekler (80) Dünya Tarihi (45) Duygusal Roman (5) Edebiyat (385) Edebiyat Etkinlikleri ve Yarışmaları (189) Edebiyat Galerisi Net Kitaplığı (18) Edebiyat Galerisi Net Şair/Yazarların Seçkileri (47) Ekoloji (7) Eleştiri (340) Epigrafya (2) Epik Şiir (40) Evlilik ve Aile (38) Fabl ve Alegori Hikayeleri (13) Fantastik Deneme (1) Fantastik Edebiyat (10) Fantastik Komedi (5) Fantastik Korku (5) Fantastik Masallar (1) Fantastik Mit Öyküleri (2) Felsefe (90) Fıkralar (97) Fizik (1) Fotoğraf Sanatı (21) Geleneksel Şenlikler (48) Gen Bilim (2) Genel (2063) Gezi Yazılarınız (121) Gıda Bilimi (21) Gökbilimi (1) Görsel Sanat (14) Günlük (24) Günün Sözü (22) Haydi Sende Sor (2) Hayvan Bilim (13) Hidroloji (2) Hisleriniz ve Düşünceleriniz (548) Hukuk (15) İllerimizi Tanıyalım (5) İnkılap Tarihi (19) Jeoloji (3) Kadın ve Erkek (49) Karikatür Dünyası (8) Kent sosyolojisi (21) Kişisel Gelişim (66) Kitap Bastırmak (22) Kitap Özetleri ve Eleştirileri (58) Köy Sosyolojisi (12) Kültür ve Sanat (82) Lirik Şiir (57) Makale (687) Masal (5) Mektuplarınız (144) Mesnevi Şiir (6) Metafizik Şiir (5) Mitoloji (34) Modern Şiir (24) Önemli Günler (60) Orta Çağ Tarihi (2) Osmanlı Tarihi (51) Öykü (394) Özlü Sözler (145) Pastoral Şiir (8) Polisiye roman (5) Psikoloji (139) Realistik Roman (1) Roman (80) Röportaj (19) Ruhbilimsel roman (1) Sanat Tarihi (15) Satirik Şiir (22) Senfonik Şiir (1) Şiir (5868) Şiirli ve resimli videolar (31) Sinema (82) Somut Şiir (32) Sosyoloji (110) Söyleşi (41) Söz ve Müzik (18) Tarih (143) Tarihsel Roman (3) Teoloji (14) Tıp ve Sağlık Bilgileri (34) Tiyatro (58) Toprakbilim (2) Türk Edebiyatı (27) Türk Mizahı (39) Türk Şair ve Yazarlarından Örnekler (173) Türk Tarihi (199) Türkçe ve Dilbilgisi (80) Türküler ve Hikayeleri (15) Videolarımızla İllerimiz,İlçelerimiz ve Beldelerimiz (14) Yalnızlık Sözleri (20) Yarışmada Derece Alan Eserleriniz (18) Yazarlarımızın Eserlerinden (10) Yeni Çağ Tarihi (1) Yer Bilimi (3) Yerel ve Ulusal Basından Edebiyata Dair Haberler (85) Yitirdiklerimiz (38) Yönetim Duyuruları (186) ArşivNisan 2012 (470)
Mart 2012 (504)
Şubat 2012 (548)
Ocak 2012 (542)
Aralık 2011 (515)
Kasım 2011 (448)
Ekim 2011 (361)
Eylül 2011 (345)
Ağustos 2011 (397)
Temmuz 2011 (344)
Haziran 2011 (344)
Mayıs 2011 (367)
Nisan 2011 (443)
Mart 2011 (488)
Şubat 2011 (424)
Ocak 2011 (520)
Aralık 2010 (433)
Kasım 2010 (302)
Ekim 2010 (239)
Eylül 2010 (233)
Ağustos 2010 (452)
Temmuz 2010 (226)
Haziran 2010 (244)
Mayıs 2010 (245)
Nisan 2010 (395)
Mart 2010 (377)
Şubat 2010 (593)
Ocak 2010 (536)
Aralık 2009 (340)
Kasım 2009 (388)
Ekim 2009 (213)
Eylül 2009 (426)
Ağustos 2009 (344)
Temmuz 2009 (96)
Nisan 2009 (1)
Şubat 2009 (1)
Takvim
Nisan 2012 Pts Sal Çar Per Cum Cts Paz
« Mar
1
2 3 4 5 6 7 8
9 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30
DÜNYA HABERLERİ
TARİHTE BUGÜN
Tarihte Bugün v.7.0YAZARLARIMIZIN KİTAPLARIMehmet SEVİŞErcan KIZILAYAkhan PELİKANAysel AKSÜMEROya KARAEGEBekir YAŞAR SAPACALIArslan BAYIRErcan KIZILAYDursun TOMBULEmine PİŞİRENSerap DEMİRTÜRKGülseren AKDAŞSUZAN KUYUMCUGürhan OLCAYTÜRKANNimet KÖSENimet KÖSE/ Şiir SandığımErhan TIĞLIOktay ÇÖTELİTaki AKKUŞ
altında buzağı arayanlara ne demeli? Kızlar evlenince ellerini sıcak sudan soğuk suya değdirmeyecek koca, erkekler de hem bir işte çalışacak hem de ev işlerini döndürecek bir koca ararlar. Sonda da boşanmak için avukat ararlar... Eczanelerde ve politikacılarda ne ararsan bulunur derde devadan gayri! Derdimizin çaresini kendimiz aramalı, başkalarından medet ummamalıyız; çünkü el elin eşeğini türkü çağırarak arar...Gerçek aramadan bulunmaz ama onu doğru yerde, doğru zamanda aramalıyız.Bulamasan da ara; çünkü arayış olmasaydı kültür ve uygarlık yerinde sayardı...
Kısaltılmış Hikayeler: DUYUSAL ESARET ÖYKÜLERİ
Kısaltılmış Hikayeler: DUYUSAL ESARET ÖYKÜLERİ: Yüksek sesle susuşun dedirttikleri… I neyin var, diye sordu yakındaki. naçar bakışlı duraksadı önce. ve sonra dedi ki ; gözle...
2 Aralık 2017 Cumartesi
31 Ekim 2017 Salı
17 Ekim 2017 Salı
9 Ekim 2017 Pazartesi
GÜZEL ŞEY
Sevgili dediğin güzelliği ile seni etkileyen değil, sana sen olma şansı veren olmalı.
(Che Guevara)
GÜZEL ŞEY
Daha güzel şey var mı
sevdiğin bir kişinin
sesini duymak gibi
Yarin tatlı gülüşü
bal ile kaymak gibi
(Che Guevara)
GÜZEL ŞEY
Daha güzel şey var mı
sevdiğin bir kişinin
sesini duymak gibi
Yarin tatlı gülüşü
bal ile kaymak gibi
26 Eylül 2017 Salı
23 Eylül 2017 Cumartesi
12 Eylül 2017 Salı
26 Temmuz 2017 Çarşamba
KURŞUNLANAN İNSANLIK
Gökten kurşun yağıyor
Yağmur yerine
Sevgi ve dostluğun üzerine
Mayın döşeniyor güzelliklere
Yüzyıllardır akraba gibiyken
Artık kuşku ve nefretle bakıyor
Komşular birbirine
Kardeş kanı akıyor
Kinle kirlenmiş
Kardeşin ellerine
Pusuya düşürülüyor insanlık
Ayaklar altına eziliyor çiçeklerimiz
Öyle bir konuşuyor ki savaş
Dili tutuluyor barışın
Erhan Tığlı
Gökten kurşun yağıyor
Yağmur yerine
Sevgi ve dostluğun üzerine
Mayın döşeniyor güzelliklere
Yüzyıllardır akraba gibiyken
Artık kuşku ve nefretle bakıyor
Komşular birbirine
Kardeş kanı akıyor
Kinle kirlenmiş
Kardeşin ellerine
Pusuya düşürülüyor insanlık
Ayaklar altına eziliyor çiçeklerimiz
Öyle bir konuşuyor ki savaş
Dili tutuluyor barışın
Erhan Tığlı
21 Mayıs 2017 Pazar
Yaşatılan Sözler: Ben Ne Bahtsız Adamım FIKRA
Yaşatılan Sözler: Ben Ne Bahtsız Adamım FIKRA: Adamın biri kafeye oturmuş 1 kola söylemiş. Kara kara düşünmeye başlamış. Kapıda baba yiğit bir adam gelmiş masasına oturmuş, kolasını i...
19 Mayıs 2017 Cuma
Decent Image Scraps: Glitter Girl
Decent Image Scraps: Glitter Girl: html code <center><a href="http://decentscraps.blogspot.com" target="_blank"><img src="http:/...
20 Nisan 2017 Perşembe
Art et glam: Auguste Renoir : sa période nacrée
Art et glam: Auguste Renoir : sa période nacrée: Renoir est l'un des plus célèbres peintres français. Son nom évoque le talent, de jolis portraits, des peintures aux couleurs vivres,...
12 Nisan 2017 Çarşamba
BLOG DO PROFESSOR-AHC/DIUB FÔSTER: MUITO AMOR E COR! COM PERFUMES ESTRELARES! PARA VO...
BLOG DO PROFESSOR-AHC/DIUB FÔSTER: MUITO AMOR E COR! COM PERFUMES ESTRELARES! PARA VO...: SIGA ESTE BLOG, INSCREVA-SE E POSTE O SEU COMENTÁRIO. PROFESSOR-AHC/DIUB FÔSTER.
6 Nisan 2017 Perşembe
5 Nisan 2017 Çarşamba
2 Nisan 2017 Pazar
6 Mart 2017 Pazartesi
Decent Image Scraps: Happy Girl
Decent Image Scraps: Happy Girl: html code <center><a href="http://decentscraps.blogspot.com" target="_blank"><img src="http:/...
5 Mart 2017 Pazar
3 Mart 2017 Cuma
Aramak Yaşamaktır
Ömrümüz arayışla geçer. Kimi leylasını arar kimi Mevlasını kimisi de belasını. Çoğu kişi kendi gözündeki çöpü görmez de başkasının gözünde mertek arar! Ya dana altında buzağı arayanlara ne demeli? Kızlar evlenince ellerini sıcak sudan soğuk suya değdirmeyecek koca, erkekler de hem bir işte çalışacak hem de ev işlerini döndürecek bir koca ararlar. Sonda da boşanmak için avukat ararlar... Eczanelerde ve politikacılarda ne ararsan bulunur derde devadan gayri! Derdimizin çaresini kendimiz aramalı, başkalarından medet ummamalıyız; çünkü el elin eşeğini türkü çağırarak arar...Gerçek aramadan bulunmaz ama onu doğru yerde, doğru zamanda aramalıyız.Bulamasan da ara; çünkü arayış olmasaydı kültür ve uygarlık yerinde sayardı...
15 Şubat 2017 Çarşamba
21 Ocak 2017 Cumartesi
ELİ KİTAPLI ADAM
ELİ KİTAPLI ADAM
Çoğu insan eli boş gezmez. Kimi çanta taşır, kiminin sigara düşmez elinden. Kimi şişe, kimi kadeh tutmayı sever, kimi tesbih çeker, kimi zincir sallar. Ben, elimde kitap olmadan sokağa çıkamam, bir yere gidemem. Parkta otururken, otobüs beklerken boş durmam, etrafıma aval aval bakmam, kitabımı açıp okurum. Yanımda kitap olmadığı zaman kendimi çıplak hissederim, yürümemi şaşırırım, elimi kolumu nereye koyacağımı bilemem. Kitap okumaya bir daldım mıydı konuşmayı, hatta yemeyi içmeyi unuturum. Bu huyumu bilen dostlarım, konuşayım, okumaya dalmayayım diye, evlerine geldiğimde, kitap, dergi, gazete gibi okunacak şeylerini saklarlar, ortadan kaldırırlar.
Geçenlerde bir veli toplantısına gittim. Sınıf öğretmeni, öğrencilerin okuma alışkanlığı kazanamadıklarından söz etti. Veliler de bundan dert yandıkları için, benden bir çözüm yolu istediler. Velilere, “Siz evde kitap okuyor musunuz?” diye sordum. Hiçbiri evet diyemedi. Kimi kitap pahalılığından yakındı, kimi işlerinin çokluğundan dem vurdu, kimi kitap okumak için boş zaman bulamadığını, hatta günlük gazeteleri bile okuyamadığını ileri sürdü. Acı bir gülüşle, “Siz elinize bir kitap alıp çocuğunuza iyi örnek olmadıktan sonra ne deseniz boş. Çocukların okuması, kültürünün gelişmesi öğütlerden çok örneklerle olur” dedim.
Kim ne derse desin, ben okurum arkadaş! Kitap alacak param yoksa kitaplıklara giderim, kitapçılarda kitapları, dergileri karıştırırım, sayfaları çevirerek fikir edinmeye çalışırım. Okuyan birini gördüğüm zaman sevinir, ne okuduğunu anlamak isterim. Ama şöyle bir bakıyorum da kitap okuyanlar gittikçe azalıyor. Bu yüzden elinde kitapla dolaşan, kitap okuyan benim gibiler bir yama gibi sırıtıyorlar herkesin içinde.
Geçenlerde benim elimden hiç kitabın düşmediğini gören Ayşe Teyze ne dedi biliyor musunuz? “Ne zormuş senin işin yavrum. Memurlar bile okumayı yazmayı dairelerinde bırakırlar. Oysa sen gece gündüz kitap okuyor, bir şeyler yazıyorsun. Bundan hiç yorulmuyor, bıkmıyorsun. Madem bu kadar kitap okuyorsun da niye az para alıyorsun? Okumamışlar neden senden daha çok kazanıyorlar?”
Sustum, önüme baktım. Ne diyebilirdim ki? Okuyup yazmam işimin değil aydın olmamın gereğidir. Bu da parayla pulla ölçülmez. Ben para kazanmak için değil, zevk için okuyorum, desem bana enayi gözüyle m bakardı, yoksa şaka ettiğimi mi sanırdı...
Çarşıya çıktığımız zaman karım manifatura, tuhafiye mağazalarının vitrinlerinden gözlerini ayırmaz, ben kitaplara bakarım. Bu konuda sık sık tartışırız. “Her taraf kitapla doldu, ev darlaştı. Senin yüzünden eşyalarımı koyacak yer bulamıyorum” der. Hiç aldırmam. Kitaplığımdaki kitapların tozlarını alırım, siler, okşarım sayfalarını, gözüm gibi bakarım onlara. En kızdığım kişiler kitabın değerini bilmeyenler, onu yırtan, hırpalayan, çöpe atanlardır. Hele şurada burada saatlerce bomboş oturanları ya da incir çekirdeğini doldurmayacak laflar edenleri görüyorum da sinir oluyorum. Ellerine birer kitap tutuşturmak, boş duracağınıza kitap okusanız günaha mı girersiniz, diye bağırmak, azarlamak istiyorum. Kitapsız insanlardan nefret ediyorum. Onları adam yerine koymuyorum.
Kimileri de, “Okuyayım ama ne okuyayım? O kadar çok çeşitli kitap var ki, insan hangi birini okuyacağına şaşırıyor” diyorlar. Bu da laf mı yani? Oku da ne okursan oku; al bir kitap eline, sevgili gibi bas bağrına. Kitap bulamazsa gazete, dergi oku, şarkı, türkü oku. Kimi sayın büyüklerimiz gibi vatandaşın canına okuma da istersen maval oku, hariçten gazel oku, dua oku, kim ne derse desin, bildiğini oku! “Oku oku budur sonu” diye okumuş yazmış adamların itilip kakılmalarına kafayı takma, karamsarlığa kapılma, kötümser olma. Kitap okuyarak vatanı kurtaramazsın belki ama kendini bilgisizlikten, görgüsüzlükten kurtarırsın.
Kitap taşımak tabanca, bıçak taşımaktan iyidir. Sıcak havalarda yelpaze yerine koyar, sallar, serinlersin, sayfalarının arasına para, değerli eşyalarını koyarsın. Nasıl olsa kitabın kapağını açmayacağı için her şey yerli yerinde durur, gel gidelim diyen olmaz! Sizi taciz etmeye kalkanların başına kitabınızı indiriverdiniz mi, tacizci feleğini şaşırır, neye uğradığını bilemez, kafasına balyoz indiğini sanır. Bir de, kitapsız olmakla suçlanamazsınız. Hele elinizde kara kaplı bir kitap varsa saygınlığınız artar. Bir şey soran olursa yüzüne anlamlı bir bakış fırlatır, dudak büker; “Hele şu kara kaplıya bir bakalım” dersiniz, sayfaları ağır ağır çevirir, kafanızı sallarsınız. İtiraz edenlere “Kitapta yeri var” dediniz mi akan sular durur, akıl ve mantık tavana vurur! Elinizdeki kitap kültürlü bir hava verir, sizi ayrıcalıklı bir kişi yapar.
Geçenlerde beni hiç görmeyen ama tanışmak, görüşmek isteyen biri evimize gelmiş. Karım Tanyeri parkında olduğumu söylemiş. Adam geldi ve beni şıp diye buldu. Şaşırdım, o kadar kişinin arasında beni nasıl bildiğini sordum. Güldü, “Gayet basit, dedi. İçlerinde elinde, masasında kitap olan sadece siz vardınız.” Çevreme şöyle bir baktım. Haklıydı. İlaç için bile olsa, kitaplı biri yoktu oturanların arasında, ben aralarında ayrıkotu gibi kalmıştım.
Buna benzer şöyle bir olay olmuş geçenlerde. Dış memleketlerinden birinden Türkiye’ye gelen yabancı biri, turistik bir otelin lobisinde, aradığı Türk’ü hemen bulmuş. Nasıl mı? Oturanların arasında kitap okumayan bir tek kişi bizimkiymiş...
Kitapların, değerini bilmeyenlerin eline düşmesi, kaldırımlara, ayaklar altına serilmesi, yok pahasına satılması içimi çok sızlatıyor. Onların okunmadan raflarda sararıp solmasına, yıpranmasına dayanamıyorum. Hele kendisine yazarı tarafından armağan edilen, imzalanan kitapları atan satan kişileri görünce tepem atıyor.
Kitabı o kadar seviyorum ki, kitap okurken öleyim, mezar taşıma kitap resmi yapılsın ve şöyle yazılsın diyorum: “ Herkes birbirinin canına okurken/ O, sadece kitap okudu Kitap okumaktan, okutmaktan başka suçu yoktu”
Kitap okumak, okutmak suç mu olur demeyin. Öğretmenliğim sırasında öğrencilere tebliğler dergisinde tavsiye edilmeyen kitapları sınıfta okuttuğum, satışlarında yardımcı olduğum için ceza aldım ve sürüldüm! Bunu Milli Eğitim Bakanlığı yapıyor, şu işe bakın!
Kendini yorma. Biz biliyoruz kitabın önemini, değerini mi diyorsunuz? Oh, içime su serpildi, çok memnun oldum, sevindim. Gelin tanışalım, görüşelim sizinle. Buyurun, bir acı kahvemi için. Kitaplardan söz edelim, kitap sevgimizi paylaşalım, kaynaşalım. Beni nasıl mı bulacaksınız? “Eli kitaplı adamı arıyorum” deyin, hemen gösteriverirler.
***********
Çoğu insan eli boş gezmez. Kimi çanta taşır, kiminin sigara düşmez elinden. Kimi şişe, kimi kadeh tutmayı sever, kimi tesbih çeker, kimi zincir sallar. Ben, elimde kitap olmadan sokağa çıkamam, bir yere gidemem. Parkta otururken, otobüs beklerken boş durmam, etrafıma aval aval bakmam, kitabımı açıp okurum. Yanımda kitap olmadığı zaman kendimi çıplak hissederim, yürümemi şaşırırım, elimi kolumu nereye koyacağımı bilemem. Kitap okumaya bir daldım mıydı konuşmayı, hatta yemeyi içmeyi unuturum. Bu huyumu bilen dostlarım, konuşayım, okumaya dalmayayım diye, evlerine geldiğimde, kitap, dergi, gazete gibi okunacak şeylerini saklarlar, ortadan kaldırırlar.
Geçenlerde bir veli toplantısına gittim. Sınıf öğretmeni, öğrencilerin okuma alışkanlığı kazanamadıklarından söz etti. Veliler de bundan dert yandıkları için, benden bir çözüm yolu istediler. Velilere, “Siz evde kitap okuyor musunuz?” diye sordum. Hiçbiri evet diyemedi. Kimi kitap pahalılığından yakındı, kimi işlerinin çokluğundan dem vurdu, kimi kitap okumak için boş zaman bulamadığını, hatta günlük gazeteleri bile okuyamadığını ileri sürdü. Acı bir gülüşle, “Siz elinize bir kitap alıp çocuğunuza iyi örnek olmadıktan sonra ne deseniz boş. Çocukların okuması, kültürünün gelişmesi öğütlerden çok örneklerle olur” dedim.
Kim ne derse desin, ben okurum arkadaş! Kitap alacak param yoksa kitaplıklara giderim, kitapçılarda kitapları, dergileri karıştırırım, sayfaları çevirerek fikir edinmeye çalışırım. Okuyan birini gördüğüm zaman sevinir, ne okuduğunu anlamak isterim. Ama şöyle bir bakıyorum da kitap okuyanlar gittikçe azalıyor. Bu yüzden elinde kitapla dolaşan, kitap okuyan benim gibiler bir yama gibi sırıtıyorlar herkesin içinde.
Geçenlerde benim elimden hiç kitabın düşmediğini gören Ayşe Teyze ne dedi biliyor musunuz? “Ne zormuş senin işin yavrum. Memurlar bile okumayı yazmayı dairelerinde bırakırlar. Oysa sen gece gündüz kitap okuyor, bir şeyler yazıyorsun. Bundan hiç yorulmuyor, bıkmıyorsun. Madem bu kadar kitap okuyorsun da niye az para alıyorsun? Okumamışlar neden senden daha çok kazanıyorlar?”
Sustum, önüme baktım. Ne diyebilirdim ki? Okuyup yazmam işimin değil aydın olmamın gereğidir. Bu da parayla pulla ölçülmez. Ben para kazanmak için değil, zevk için okuyorum, desem bana enayi gözüyle m bakardı, yoksa şaka ettiğimi mi sanırdı...
Çarşıya çıktığımız zaman karım manifatura, tuhafiye mağazalarının vitrinlerinden gözlerini ayırmaz, ben kitaplara bakarım. Bu konuda sık sık tartışırız. “Her taraf kitapla doldu, ev darlaştı. Senin yüzünden eşyalarımı koyacak yer bulamıyorum” der. Hiç aldırmam. Kitaplığımdaki kitapların tozlarını alırım, siler, okşarım sayfalarını, gözüm gibi bakarım onlara. En kızdığım kişiler kitabın değerini bilmeyenler, onu yırtan, hırpalayan, çöpe atanlardır. Hele şurada burada saatlerce bomboş oturanları ya da incir çekirdeğini doldurmayacak laflar edenleri görüyorum da sinir oluyorum. Ellerine birer kitap tutuşturmak, boş duracağınıza kitap okusanız günaha mı girersiniz, diye bağırmak, azarlamak istiyorum. Kitapsız insanlardan nefret ediyorum. Onları adam yerine koymuyorum.
Kimileri de, “Okuyayım ama ne okuyayım? O kadar çok çeşitli kitap var ki, insan hangi birini okuyacağına şaşırıyor” diyorlar. Bu da laf mı yani? Oku da ne okursan oku; al bir kitap eline, sevgili gibi bas bağrına. Kitap bulamazsa gazete, dergi oku, şarkı, türkü oku. Kimi sayın büyüklerimiz gibi vatandaşın canına okuma da istersen maval oku, hariçten gazel oku, dua oku, kim ne derse desin, bildiğini oku! “Oku oku budur sonu” diye okumuş yazmış adamların itilip kakılmalarına kafayı takma, karamsarlığa kapılma, kötümser olma. Kitap okuyarak vatanı kurtaramazsın belki ama kendini bilgisizlikten, görgüsüzlükten kurtarırsın.
Kitap taşımak tabanca, bıçak taşımaktan iyidir. Sıcak havalarda yelpaze yerine koyar, sallar, serinlersin, sayfalarının arasına para, değerli eşyalarını koyarsın. Nasıl olsa kitabın kapağını açmayacağı için her şey yerli yerinde durur, gel gidelim diyen olmaz! Sizi taciz etmeye kalkanların başına kitabınızı indiriverdiniz mi, tacizci feleğini şaşırır, neye uğradığını bilemez, kafasına balyoz indiğini sanır. Bir de, kitapsız olmakla suçlanamazsınız. Hele elinizde kara kaplı bir kitap varsa saygınlığınız artar. Bir şey soran olursa yüzüne anlamlı bir bakış fırlatır, dudak büker; “Hele şu kara kaplıya bir bakalım” dersiniz, sayfaları ağır ağır çevirir, kafanızı sallarsınız. İtiraz edenlere “Kitapta yeri var” dediniz mi akan sular durur, akıl ve mantık tavana vurur! Elinizdeki kitap kültürlü bir hava verir, sizi ayrıcalıklı bir kişi yapar.
Geçenlerde beni hiç görmeyen ama tanışmak, görüşmek isteyen biri evimize gelmiş. Karım Tanyeri parkında olduğumu söylemiş. Adam geldi ve beni şıp diye buldu. Şaşırdım, o kadar kişinin arasında beni nasıl bildiğini sordum. Güldü, “Gayet basit, dedi. İçlerinde elinde, masasında kitap olan sadece siz vardınız.” Çevreme şöyle bir baktım. Haklıydı. İlaç için bile olsa, kitaplı biri yoktu oturanların arasında, ben aralarında ayrıkotu gibi kalmıştım.
Buna benzer şöyle bir olay olmuş geçenlerde. Dış memleketlerinden birinden Türkiye’ye gelen yabancı biri, turistik bir otelin lobisinde, aradığı Türk’ü hemen bulmuş. Nasıl mı? Oturanların arasında kitap okumayan bir tek kişi bizimkiymiş...
Kitapların, değerini bilmeyenlerin eline düşmesi, kaldırımlara, ayaklar altına serilmesi, yok pahasına satılması içimi çok sızlatıyor. Onların okunmadan raflarda sararıp solmasına, yıpranmasına dayanamıyorum. Hele kendisine yazarı tarafından armağan edilen, imzalanan kitapları atan satan kişileri görünce tepem atıyor.
Kitabı o kadar seviyorum ki, kitap okurken öleyim, mezar taşıma kitap resmi yapılsın ve şöyle yazılsın diyorum: “ Herkes birbirinin canına okurken/ O, sadece kitap okudu Kitap okumaktan, okutmaktan başka suçu yoktu”
Kitap okumak, okutmak suç mu olur demeyin. Öğretmenliğim sırasında öğrencilere tebliğler dergisinde tavsiye edilmeyen kitapları sınıfta okuttuğum, satışlarında yardımcı olduğum için ceza aldım ve sürüldüm! Bunu Milli Eğitim Bakanlığı yapıyor, şu işe bakın!
Kendini yorma. Biz biliyoruz kitabın önemini, değerini mi diyorsunuz? Oh, içime su serpildi, çok memnun oldum, sevindim. Gelin tanışalım, görüşelim sizinle. Buyurun, bir acı kahvemi için. Kitaplardan söz edelim, kitap sevgimizi paylaşalım, kaynaşalım. Beni nasıl mı bulacaksınız? “Eli kitaplı adamı arıyorum” deyin, hemen gösteriverirler.
***********
ÇİÇEKLİ ŞİİRLER
HANIMELİ
Bahçelerde hanımeli
Estirir gönlümüzde
Sanki bir bahar yeli
Güzellikler gül açar
Değerse hanım eli.
Bahçelerde hanımeli
Estirir gönlümüzde
Sanki bir bahar yeli
Güzellikler gül açar
Değerse hanım eli.
KARANFİL
Bahçelerde karanfil
Kokuyor efil efil
Aşk kalp zenginliğidir
Aşksız oluruz sefil.
Bahçelerde karanfil
Kokuyor efil efil
Aşk kalp zenginliğidir
Aşksız oluruz sefil.
GÜL
Bahçelerdeki güle bak
Hadi al yakana tak
Derde derman oluyor
Aşk kokulu gül dudak.
Bahçelerdeki güle bak
Hadi al yakana tak
Derde derman oluyor
Aşk kokulu gül dudak.
LALE
Bahçene lale doldur
İşte güzellik budur
Sevgililer eşittir
Ne efendi ne kuldur!
*****************
Bahçene lale doldur
İşte güzellik budur
Sevgililer eşittir
Ne efendi ne kuldur!
*****************
18 Ocak 2017 Çarşamba
NERDE GÖRÜLDÜLER?!
NERDE GÖRÜLDÜLER?!..
Kimi
gazetelerin magazin eklerinde ünlü kişilerin nerede görüldükleri ve ne
yaptıkları yazılıyor ama ünsüz vatandaşların nerelerde görüldüğü, kimin
defterinin dürüldüğü, kimin başına çorap örüldüğü anlatılmıyor. Belki merak
edersiniz diye bu eksikliği gidereyim dedim.
·
Memur Şevket borçlu olduğu esnafa yakalanmamak
için gece yarısı gizlice eve girerken görüldü
·
İki üniversite bitirdiği halde iş bulamayan
Melih Keder, ilkokul mezunu bir iş adamına iş için yalvarırken görüldü.
·
Evde kalmış Mediha Ah, koca bulmak umuduyla
gideceği bir düğün için kuaförde saç yaptırırken görüldü.
·
Yufka yürekli, börek kalpli Memduha Canım hanım,
sokaktaki yoksul çocukları azarlayıp kedilere, köpeklere mama yedirirken
görüldü.
·
Transfer kıralı Feridun Penaltı, kanım siyah
beyaz akar diye beyanat verdikten sonra sarı lacivertli kulüple görüşürken
görüldü…
·
Boş vakitlerinde kitap okuduğunu söyleyip kitap
okumak için hiç boş vakit bulamayan Sevgi Samur, arkadaşlarıyla çene çalıp mesajlaşırken
ve de internette paylaşım yapayım derken yaktığı yemeği çöpe atarken görüldü…
9 Ocak 2017 Pazartesi
7 Ocak 2017 Cumartesi
5 Ocak 2017 Perşembe
4 Ocak 2017 Çarşamba
DOSTLUK YAĞMURU
Şiir olup gözümüze gönlümüze yağan bir sevgi yağmurudur dostluk
Yalnız değilsiniz, işte ben buradayım diye göz kırpan yıldızdır karanlık gecemizde
uzakta da olsa kucak açan ve benliğimizde çiçekler açtıran duygudur
Dosttur umduğumuz dağlara kar yağdırmayan
kişiliğimizi yemyeşil bahçelere bağlara döndüren
Yalnız değilsiniz, işte ben buradayım diye göz kırpan yıldızdır karanlık gecemizde
uzakta da olsa kucak açan ve benliğimizde çiçekler açtıran duygudur
Dosttur umduğumuz dağlara kar yağdırmayan
kişiliğimizi yemyeşil bahçelere bağlara döndüren
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)