31 Aralık 2011 Cumartesi
30 Aralık 2011 Cuma
Yeni Yıl Dileklerimdir
YENİ DİLEKLER
Ne ağla ne de kimseyi ağlat
İçindeki derdi çileyi kaldır at
Tökezlemesin bizi mutluluğa
Götüren rüzgâr yeleli at
Erdem ve özveriyle coşalım
Doludizgin koşalım
Doğruya iyiye güzele
Takalım kanat
***********
Mevsim ister kış ister güz olsun
Yanında bir dost ya da sevgili bulunsun
Doğsun hiç batmasın mutluluk güneşi
En karanlık geceler bile gündüz olsun
***************
Yüzünüzden sevinç gülleri
Çevrenizden sevgi bülbülleri
Ve de barış güvercinleri
Hiç eksilmesin
Mutluluk çeşmenizin suyu
Asla kesilmesin
****************
Merhaba ...
Pazar günü (Bu gün) iki kişi geldi ve seni sordu....!
Cep telefonu numaranı istediler,
verdim...
Açık adresini istediler,
Söyledim...
Yazdılar.
Seni nasıl bulacaklarını sordular
tarif ettim.
Kızmadın değil mi... ?
.
Beni nasıl bulduklarını ve nereden tanıdıklarını da bilmiyorum.
Bana çok samimi, çok içten ve nazik davrandılar.
Sanki kırk yıldır arkadaşmışız gibi.
Bana geldikleri günün akşamı gece yarısı yani pazar akşamı yola çıkacaklarmış,
hazırlıklı ol!
Sana da çok iyi davranacaklardır;
Ben onlara inandım; ( biraz da inanmak istedim tüm gönlümce...)
Gitmek üzere tam kalktıkları zaman kim olduklarını, isimlerini sordum.
Lütfedip söylediler.
Birinin adı Sağlık,
diğerinin adı ise Mutluluk'muş.
Merdivenleri inerken bana.
Yeni yılda hep sende kalacaklarını belittiler.
Yeni Yılınız Kutlu olsun, gönlünüze neşe ve sevinç dolsun!
• |
•
Ne ağla ne de kimseyi ağlat
İçindeki derdi çileyi kaldır at
Tökezlemesin bizi mutluluğa
Götüren rüzgâr yeleli at
Erdem ve özveriyle coşalım
Doludizgin koşalım
Doğruya iyiye güzele
Takalım kanat
***********
Mevsim ister kış ister güz olsun
Yanında bir dost ya da sevgili bulunsun
Doğsun hiç batmasın mutluluk güneşi
En karanlık geceler bile gündüz olsun
***************
Yüzünüzden sevinç gülleri
Çevrenizden sevgi bülbülleri
Ve de barış güvercinleri
Hiç eksilmesin
Mutluluk çeşmenizin suyu
Asla kesilmesin
****************
Merhaba ...
Pazar günü (Bu gün) iki kişi geldi ve seni sordu....!
Cep telefonu numaranı istediler,
verdim...
Açık adresini istediler,
Söyledim...
Yazdılar.
Seni nasıl bulacaklarını sordular
tarif ettim.
Kızmadın değil mi... ?
.
Beni nasıl bulduklarını ve nereden tanıdıklarını da bilmiyorum.
Bana çok samimi, çok içten ve nazik davrandılar.
Sanki kırk yıldır arkadaşmışız gibi.
Bana geldikleri günün akşamı gece yarısı yani pazar akşamı yola çıkacaklarmış,
hazırlıklı ol!
Sana da çok iyi davranacaklardır;
Ben onlara inandım; ( biraz da inanmak istedim tüm gönlümce...)
Gitmek üzere tam kalktıkları zaman kim olduklarını, isimlerini sordum.
Lütfedip söylediler.
Birinin adı Sağlık,
diğerinin adı ise Mutluluk'muş.
Merdivenleri inerken bana.
Yeni yılda hep sende kalacaklarını belittiler.
Yeni Yılınız Kutlu olsun, gönlünüze neşe ve sevinç dolsun!
• |
•
29 Aralık 2011 Perşembe
Aşkın Sihirli Eli
Aşkın Sihirli Eli
Aşkın sihirli eli değince
kış gider
gönül bahar olur
seveni sevileni
sarhoş eder...
Aşkının sihirli eli değince
öter bülbüller
açar gonca güller...
Aşkın sihirli eli değince
kış gider
gönül bahar olur
seveni sevileni
sarhoş eder...
Aşkının sihirli eli değince
öter bülbüller
açar gonca güller...
Aşkın Sihirli Eli - erhantigli Blogcu Sayfası - Blogcu.com
Aşkın Sihirli Eli - erhantigli Blogcu Sayfası - Blogcu.com: Aşkın Sihirli Eli
Aşkın sihirli eli değince
kış gider
gönül bahar olur
seveni sevileni
sarhoş eder...
Aşkının sihirli eli değince
öter bülbüller
açar gonca güller...
Aşkın sihirli eli değince
kış gider
gönül bahar olur
seveni sevileni
sarhoş eder...
Aşkının sihirli eli değince
öter bülbüller
açar gonca güller...
27 Aralık 2011 Salı
MİZAH HABER: MUSA KART ÇİZİYORMusa Kart'ın 25 Aralık 2011 tarih...
MİZAH HABER: MUSA KART ÇİZİYORMusa Kart'ın 25 Aralık 2011 tarih...: MUSA KART ÇİZİYOR Musa Kart'ın 25 Aralık 2011 tarihinde Cumhuriyet'te yayımlanan karikatürü...
25 Aralık 2011 Pazar
Anlayış Farkı
Yazlık komşumuz Ahmet Yalçın, Almanya’da çalışmış bir kişidir. Söz trafikten, çevreyi kirletmekten açılınca çalıştığı yerde başından geçmiş bir olayı anlattı. Bu ders verici ve düşündürücü olayı size aktarayım da ister gülün ister ağlayın.
“Gece, arabamla evimin bulunduğu köye dönüyordum. Yolda bir kutu kola aldım, içtikten sonra, Türkiye’deki alışkanlıkla kutuyu yola fırlatıverdim. Kimse görmemişti. Bu bakımdan aldırmadım. Çöpçüler onu oradan alırlar nasıl olsa diye düşünerek rahat bir şekilde yoluma devam ettim. Evime varıp deliksiz bir uyku çektim ve bu olayı unuttum.
Bir süre sonra evimin kapısı çalındı. Açtım, karşımda polisleri görünce şaşırdım. Yasaya aykırı bir şey yapmadım, bir yanlışlık oldu herhalde diye düşündüm, polislere niye beni aradıklarını sordum. İçlerinden biri, içtiğim kolanın kutusunu nereye attığımı sordu.
Hayretle yüzlerine baktım,
“Yola attım. Ne oldu, birinin kafasına mı geldi yoksa?” diye sordum.
“Arabaya binin de attığınız yeri gösterin” dediler.
Böyle küçük bir şey için beni niye rahatsız ediyorlar diye homurdanarak söylediklerini yerine getirdim. Attığım kutu yolda duruyordu. Alıp ellerine verdim. Suç delili olarak yanlarına aldılar ve hakkımda zabıt tuttular, zaptı imzalattılar.
Bu işgüzarlığa anlam veremedim, bundan bir şey çıkmayacağını düşünerek normal hayatımı sürdürmeye başladım. Derken mahkemeden çağırdılar. Dudak bükerek yargıcın karşısına çıktım. Yargıç niye böyle yaptığımı sordu. Küçümseyici bir tavırla, “Ne yapmışım ki?” diye sordum. “Yere atılan küçük bir kola kutusu için bu işlemlere ne gerek vardı?”
Yargıç kızdı, elini bana doğru uzatarak:
“Burası geldiğin Türkiye değil! Nerede yaşıyorsan oranın kurallarına uymak zorundasın. Şimdilik para cezası veriyorum. Eğer aynı şeyi bir daha yaparsan hapse atarım, hatta memleketine geri yollarım. Bunu iyi bil” diye bağırdı, beni azarladı.
Şaşırdık. “Yere kutuyu attığını kim görmüş, polisler orada mıymış?” diye sorduk.
“Hayır, dedi Ahmet Yalçın, arkamdaki arabada bulunan bir kişi ne yaptığımı görmüş, arabamın plaka numarasını alıp beni polise şikâyet etmiş.”
Acı bir gülüşle, “Şu işe bak, diye söylendik. Onlar yere atılan küçük bir kola kutusunu görmezden gelemiyorlar, bizse yapılan yolsuzlukları, yasaya aykırı şeyleri, aksaklıkları sineye çekiyoruz. Korkuyor, çekiniyoruz. Suçluyu ihbar etmek ispiyonculuk sayılıyor. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın ya da aman bana kimse bulaşmasın, kızmasın, rahatımı bozmasın diye yapılanlara göz yumuyoruz. En basit bir vatandaşlık görevimizi yapmıyoruz. Ondan sonra da niye onlar aya gidiyor da biz yaya yürümekten, yerlerde sürünmekten kurtulamıyoruz diye üzülüyoruz, ah vah ediyoruz.”
Bu haber 551 defa okundu.
Yorum ekle
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış
Dergimizin 33. Sayısının (Aralık 2011) Köşe Yazıları Yayınlanmaktadır. Edebiyat Ufku Dostlarına ve Edebiyat Camiasına Müjdeleriz. Çalışmalarınızı edebiyatufku@gmail.com Adresine İletebilirsiniz.
------------------------------------------------------------------------
“Gece, arabamla evimin bulunduğu köye dönüyordum. Yolda bir kutu kola aldım, içtikten sonra, Türkiye’deki alışkanlıkla kutuyu yola fırlatıverdim. Kimse görmemişti. Bu bakımdan aldırmadım. Çöpçüler onu oradan alırlar nasıl olsa diye düşünerek rahat bir şekilde yoluma devam ettim. Evime varıp deliksiz bir uyku çektim ve bu olayı unuttum.
Bir süre sonra evimin kapısı çalındı. Açtım, karşımda polisleri görünce şaşırdım. Yasaya aykırı bir şey yapmadım, bir yanlışlık oldu herhalde diye düşündüm, polislere niye beni aradıklarını sordum. İçlerinden biri, içtiğim kolanın kutusunu nereye attığımı sordu.
Hayretle yüzlerine baktım,
“Yola attım. Ne oldu, birinin kafasına mı geldi yoksa?” diye sordum.
“Arabaya binin de attığınız yeri gösterin” dediler.
Böyle küçük bir şey için beni niye rahatsız ediyorlar diye homurdanarak söylediklerini yerine getirdim. Attığım kutu yolda duruyordu. Alıp ellerine verdim. Suç delili olarak yanlarına aldılar ve hakkımda zabıt tuttular, zaptı imzalattılar.
Bu işgüzarlığa anlam veremedim, bundan bir şey çıkmayacağını düşünerek normal hayatımı sürdürmeye başladım. Derken mahkemeden çağırdılar. Dudak bükerek yargıcın karşısına çıktım. Yargıç niye böyle yaptığımı sordu. Küçümseyici bir tavırla, “Ne yapmışım ki?” diye sordum. “Yere atılan küçük bir kola kutusu için bu işlemlere ne gerek vardı?”
Yargıç kızdı, elini bana doğru uzatarak:
“Burası geldiğin Türkiye değil! Nerede yaşıyorsan oranın kurallarına uymak zorundasın. Şimdilik para cezası veriyorum. Eğer aynı şeyi bir daha yaparsan hapse atarım, hatta memleketine geri yollarım. Bunu iyi bil” diye bağırdı, beni azarladı.
Şaşırdık. “Yere kutuyu attığını kim görmüş, polisler orada mıymış?” diye sorduk.
“Hayır, dedi Ahmet Yalçın, arkamdaki arabada bulunan bir kişi ne yaptığımı görmüş, arabamın plaka numarasını alıp beni polise şikâyet etmiş.”
Acı bir gülüşle, “Şu işe bak, diye söylendik. Onlar yere atılan küçük bir kola kutusunu görmezden gelemiyorlar, bizse yapılan yolsuzlukları, yasaya aykırı şeyleri, aksaklıkları sineye çekiyoruz. Korkuyor, çekiniyoruz. Suçluyu ihbar etmek ispiyonculuk sayılıyor. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın ya da aman bana kimse bulaşmasın, kızmasın, rahatımı bozmasın diye yapılanlara göz yumuyoruz. En basit bir vatandaşlık görevimizi yapmıyoruz. Ondan sonra da niye onlar aya gidiyor da biz yaya yürümekten, yerlerde sürünmekten kurtulamıyoruz diye üzülüyoruz, ah vah ediyoruz.”
Bu haber 551 defa okundu.
Yorum ekle
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış
Dergimizin 33. Sayısının (Aralık 2011) Köşe Yazıları Yayınlanmaktadır. Edebiyat Ufku Dostlarına ve Edebiyat Camiasına Müjdeleriz. Çalışmalarınızı edebiyatufku@gmail.com Adresine İletebilirsiniz.
------------------------------------------------------------------------
23 Aralık 2011 Cuma
22 Aralık 2011 Perşembe
imeceMİZAH: Böylesini Gördünüz mü?
imeceMİZAH: Böylesini Gördünüz mü?: BÖYLESİNİ GÖRDÜNÜZ MÜ? Bir kadının “böylesi” adını verdiği bir köpeği vardı. Sahibi banyodayken köpek aralık bulduğu kapıdan dışarı kaçıver...
20 Aralık 2011 Salı
MİZAH ve ŞİİR: o.yavuz inal_şiiri** ÇOK İŞİM VAR ÇOKBugün hava ...
MİZAH ve ŞİİR: o.yavuz inal_şiiri**
ÇOK İŞİM VAR ÇOK
Bugün hava ...: o.yavuz inal_şiiri** ÇOK İŞİM VAR ÇOK Bugün hava güzel Günlerden Pazar. Annem, babam yanımda Cebimde harçlığım Kağıt helvalar, Uçan balo...
ÇOK İŞİM VAR ÇOK
Bugün hava ...: o.yavuz inal_şiiri** ÇOK İŞİM VAR ÇOK Bugün hava güzel Günlerden Pazar. Annem, babam yanımda Cebimde harçlığım Kağıt helvalar, Uçan balo...
19 Aralık 2011 Pazartesi
MİZAH ve ŞİİR: tan oral ... ÇİZinceLİKLE *yeni yıl kutlaması
MİZAH ve ŞİİR: tan oral ... ÇİZinceLİKLE *yeni yıl kutlaması: tan oral ... ÇİZinceLİKLE *yeni yıl kutlaması
imeceMİZAH: UÇUN KUŞLAR
imeceMİZAH: UÇUN KUŞLAR: UÇUN KUŞLAR Uçun kuşlar uçun Şiir şiir dize dize Dağıtın kara bulutları Karanlığı getirin dize Barış güneşi getirin Işıl ışıl bize. ...
17 Aralık 2011 Cumartesi
MİZAH HABER: ERCAN AKYOL ÇİZİYORErcan Akyol'un 17 Aralık Cumar...
MİZAH HABER: ERCAN AKYOL ÇİZİYOR
Ercan Akyol'un 17 Aralık Cumar...: ERCAN AKYOL ÇİZİYOR Ercan Akyol'un 17 Aralık Cumartesi günü Milliyet'te yayımlanan karikatürü...
Ercan Akyol'un 17 Aralık Cumar...: ERCAN AKYOL ÇİZİYOR Ercan Akyol'un 17 Aralık Cumartesi günü Milliyet'te yayımlanan karikatürü...
15 Aralık 2011 Perşembe
14 Aralık 2011 Çarşamba
Aşkın Sihirli Eli
AŞKIN SİHİRLİ ELİ
Sevda bir duygu seli
Estirir bahçemizde
Çiçekli bahar yeli
Gönlümüze gül diker
Aşkın sihirli eli
Erhan TIĞLI
**********
Sevda bir duygu seli
Estirir bahçemizde
Çiçekli bahar yeli
Gönlümüze gül diker
Aşkın sihirli eli
Erhan TIĞLI
**********
13 Aralık 2011 Salı
10 Aralık 2011 Cumartesi
6 Aralık 2011 Salı
5 Aralık 2011 Pazartesi
Hangi Kadınlar Sevilir?
HANGİ KADINLAR SEVİLİR?
Beyaz, bir röportajda, “Akıllı, güzel ve sekste iyi olan bir kız” aradığını söylüyor. “Aşklarımda ikisi oluyor, üçü bir araya gelmiyor” diyerek aradığı kızın yatakta panter gibi olmasını istiyor. Beyaz, kızlar tarafından çok sevilen bir sunucu olduğuna göre, o panter kızın kıskançlık damarı tutarsa her tarafı tırmık içinde kalır. Bunu unutmasın sakın!
Bir görüşe göre, kadın yatakta yosma, mutfakta aşçı, salonda aristokrat, para harcarken ekonomist olmalıymış. Ya bu özellikler birbirine karışır da, kadınımız yatakta aristokrat, mutfakta yosma, salonda aşçı olursa ne yapmalı?
Yukarda yosma dedim de aklıma geldi. İlkokulda fıkırdak bir kız arkadaşımız vardı. Öğretmenimiz bir gün kendisine yarı şaka yarı ciddi, “Önüne dön kız yosma!” diye bağırdı. Kız ağlamaya başladı. Çünkü bizde yosma denilince kötü kadın, kahpe anlaşılır. Oysa yosma fıkırdak, cilveli, işveli kadınlara, kızlara verilen bir addır. Öğretmenimiz bunu kendisine açıkladı ama kızın gözyaşları bir türlü dinmedi. Bilgisayarım da bu sözcüğü kötü biliyor olmalı ki, yosma sözcüklerinin altlarını çiziyor hep...
Gelin, yeri gelmişken Bekir Sıtkı Erdoğan’ın “YOSMA” şiirine bir göz atalım:
“Bir yâr sevdim etekleri yeldirme
Yeldirir sallanı sallanı kâfir.
Sakın dedim kimselere bildirme,
Bildirir sallanı sallanı kâfir.
**
Ağına düşmüşüm artık çarnaçar,
Ben ondan kaçamam, o benden kaçar.
Ağlasam çapkınca karşıma geçer
Güldürür sallanı sallanı kâfir.
**
Hesabı kitabı şaşırdım çoktan
Bir işve değil beladır haktan.
Aklıma düştü mü gece yataktan;
Kaldırır sallanı sallanı kâfir.
**
O,çeşmeye gelir, sabrım son hadde,
Cilve kitabına girmez bu madde
Bu bir küçük testiyi yarım saatte;
Doldurur sallanı sallanı kâfir.
**
Ben âşık Bekir’im bilsin âlem de,
Nasıl terk edeyim yâri bu demde,
Görmesem ölürüm, fakat görsem de;
Öldürür sallanı sallanı kâfir.”
********
Ümit Yaşar Oğuzcan, “Kadınlar İçin Sone” de sevdiği kadınları şöyle dile getiriyor:
“Ben güzel gözlü kadınları severim
Bir de küçük ayaklıları, uzun boyunluları
Hem nasıl severim, öyle severim işte
Terler avuçları, kesilir solukları
**
Ben mahzun kadınları severim
Yavru ceylanca kadınları, ürkekçe
Hem nasıl severim, öyle severim işte
Bilemezsiniz ne güzeldir, öpüştükçe
***
Ben akılla kadınları severim
Düşünen, az konuşan, çok bilen
Her yerde, her zaman nazı çekilen
***
Hem nasıl severim, öyle severim işte
İçimde büyük, sonsuz ateşler yanmalı
Ölümüm bile o kadın yüzünden olmalı”
******
Şinasi Özdenoğlu, “Kadınlar Üstüne” adlı şiirinde sevilecek kadınların niteliklerini sayıyor ve son dörtlüğünde sevdiği kadını belirtiyor. Bu görüşüne katılıyor ve sizleri şairimizin güzel dizeleriyle baş başa bırakıyorum. Unutmayalım ki, kadınlar dövülmek için değil, sevilmek için yaratılmışlardır.
“Kadınlar bu gece tuttu beni
Alkol misali sert kadınlar
Hürriyet gibi yoluna can adanır
Hürriyet misali başıma dert kadınlar
Hey anacığım bu kadınlar
Köylüsü şehirlisi hepsi bir
Dudaklarında ya karanfil ya zehir
Ya alnımızın kara yazısı
Ya da ömür boyunca şiir
Köylüsü şehirlisi hepsi bir
Kiminin göğsünde kara kış
Kiminin göğsünde ilkbahar
Kimisi kütür kütür
Kimisi dilim dilim
Kaleler gibi dayanır dayanır da
Hey Tanrım
Bir anda teslim olurlar.
Ben severi hoyrat kadını
Erkeği gözünden anlayanı
Hürriyet gibi vazgeçilmeyeni
Hürriyet gibi paylaşılmayanı.”
ERHAN TIĞLI
erhantigli@mynet.com
******************
Beyaz, bir röportajda, “Akıllı, güzel ve sekste iyi olan bir kız” aradığını söylüyor. “Aşklarımda ikisi oluyor, üçü bir araya gelmiyor” diyerek aradığı kızın yatakta panter gibi olmasını istiyor. Beyaz, kızlar tarafından çok sevilen bir sunucu olduğuna göre, o panter kızın kıskançlık damarı tutarsa her tarafı tırmık içinde kalır. Bunu unutmasın sakın!
Bir görüşe göre, kadın yatakta yosma, mutfakta aşçı, salonda aristokrat, para harcarken ekonomist olmalıymış. Ya bu özellikler birbirine karışır da, kadınımız yatakta aristokrat, mutfakta yosma, salonda aşçı olursa ne yapmalı?
Yukarda yosma dedim de aklıma geldi. İlkokulda fıkırdak bir kız arkadaşımız vardı. Öğretmenimiz bir gün kendisine yarı şaka yarı ciddi, “Önüne dön kız yosma!” diye bağırdı. Kız ağlamaya başladı. Çünkü bizde yosma denilince kötü kadın, kahpe anlaşılır. Oysa yosma fıkırdak, cilveli, işveli kadınlara, kızlara verilen bir addır. Öğretmenimiz bunu kendisine açıkladı ama kızın gözyaşları bir türlü dinmedi. Bilgisayarım da bu sözcüğü kötü biliyor olmalı ki, yosma sözcüklerinin altlarını çiziyor hep...
Gelin, yeri gelmişken Bekir Sıtkı Erdoğan’ın “YOSMA” şiirine bir göz atalım:
“Bir yâr sevdim etekleri yeldirme
Yeldirir sallanı sallanı kâfir.
Sakın dedim kimselere bildirme,
Bildirir sallanı sallanı kâfir.
**
Ağına düşmüşüm artık çarnaçar,
Ben ondan kaçamam, o benden kaçar.
Ağlasam çapkınca karşıma geçer
Güldürür sallanı sallanı kâfir.
**
Hesabı kitabı şaşırdım çoktan
Bir işve değil beladır haktan.
Aklıma düştü mü gece yataktan;
Kaldırır sallanı sallanı kâfir.
**
O,çeşmeye gelir, sabrım son hadde,
Cilve kitabına girmez bu madde
Bu bir küçük testiyi yarım saatte;
Doldurur sallanı sallanı kâfir.
**
Ben âşık Bekir’im bilsin âlem de,
Nasıl terk edeyim yâri bu demde,
Görmesem ölürüm, fakat görsem de;
Öldürür sallanı sallanı kâfir.”
********
Ümit Yaşar Oğuzcan, “Kadınlar İçin Sone” de sevdiği kadınları şöyle dile getiriyor:
“Ben güzel gözlü kadınları severim
Bir de küçük ayaklıları, uzun boyunluları
Hem nasıl severim, öyle severim işte
Terler avuçları, kesilir solukları
**
Ben mahzun kadınları severim
Yavru ceylanca kadınları, ürkekçe
Hem nasıl severim, öyle severim işte
Bilemezsiniz ne güzeldir, öpüştükçe
***
Ben akılla kadınları severim
Düşünen, az konuşan, çok bilen
Her yerde, her zaman nazı çekilen
***
Hem nasıl severim, öyle severim işte
İçimde büyük, sonsuz ateşler yanmalı
Ölümüm bile o kadın yüzünden olmalı”
******
Şinasi Özdenoğlu, “Kadınlar Üstüne” adlı şiirinde sevilecek kadınların niteliklerini sayıyor ve son dörtlüğünde sevdiği kadını belirtiyor. Bu görüşüne katılıyor ve sizleri şairimizin güzel dizeleriyle baş başa bırakıyorum. Unutmayalım ki, kadınlar dövülmek için değil, sevilmek için yaratılmışlardır.
“Kadınlar bu gece tuttu beni
Alkol misali sert kadınlar
Hürriyet gibi yoluna can adanır
Hürriyet misali başıma dert kadınlar
Hey anacığım bu kadınlar
Köylüsü şehirlisi hepsi bir
Dudaklarında ya karanfil ya zehir
Ya alnımızın kara yazısı
Ya da ömür boyunca şiir
Köylüsü şehirlisi hepsi bir
Kiminin göğsünde kara kış
Kiminin göğsünde ilkbahar
Kimisi kütür kütür
Kimisi dilim dilim
Kaleler gibi dayanır dayanır da
Hey Tanrım
Bir anda teslim olurlar.
Ben severi hoyrat kadını
Erkeği gözünden anlayanı
Hürriyet gibi vazgeçilmeyeni
Hürriyet gibi paylaşılmayanı.”
ERHAN TIĞLI
erhantigli@mynet.com
******************
4 Aralık 2011 Pazar
Kitap Okumak
KİTAP OKUMAK
Kitap okumak: İyiliğe, güzelliğe uzanan, içinde binbir renk ve desen bulunan bir halı dokumak.
Kitap okumak: Kardan, kıştan kurtulmak, bahar olmak, çiçek açmak, arıya dönüşerek; çiçeklerden bal yapacak malzeme taşımak
Kitap okumak: Sanat, bilim deryasına dalmak, yılana, yalana sarılmadan yaşamak.
Kitap okumak: Düşünce ve duygularına yeni ufuklar açmak, mutluluğun gökyüzünde güvercin uçurmak.
Kitap okumak: Özlemlerine, umutlarına kanat takmak, erdem ve özveriyle tanışmak.
Kitap okumak: Yazarlardan aldığı güçle bilgisizliğin, bilinçsizliğin karanlığını delmek, acılarını unutup gülmek, aydınlık sabahlara uyanmak; kötülere, çirkinlere meydan okumak.
Kitap okumak: Sevmenin, sevilmenin, insan olmanın değerini, önemini anlamak, uygarlaşmak, gelecek güzel günlere yelken açmak.
Erhan Tığlı
*********
Kitap okumak: İyiliğe, güzelliğe uzanan, içinde binbir renk ve desen bulunan bir halı dokumak.
Kitap okumak: Kardan, kıştan kurtulmak, bahar olmak, çiçek açmak, arıya dönüşerek; çiçeklerden bal yapacak malzeme taşımak
Kitap okumak: Sanat, bilim deryasına dalmak, yılana, yalana sarılmadan yaşamak.
Kitap okumak: Düşünce ve duygularına yeni ufuklar açmak, mutluluğun gökyüzünde güvercin uçurmak.
Kitap okumak: Özlemlerine, umutlarına kanat takmak, erdem ve özveriyle tanışmak.
Kitap okumak: Yazarlardan aldığı güçle bilgisizliğin, bilinçsizliğin karanlığını delmek, acılarını unutup gülmek, aydınlık sabahlara uyanmak; kötülere, çirkinlere meydan okumak.
Kitap okumak: Sevmenin, sevilmenin, insan olmanın değerini, önemini anlamak, uygarlaşmak, gelecek güzel günlere yelken açmak.
Erhan Tığlı
*********
3 Aralık 2011 Cumartesi
1 Aralık 2011 Perşembe
POLAT ONAT: Bingöl Çobanları
POLAT ONAT: Bingöl Çobanları: İlkokul yıllarımda okuduğumda, hayatımda ilk kez, içimde bir şiir duygusu oluşmasına vesile olan şiir: BİNGÖL ÇOBANLARI Da...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)